2 Mart 2016 Çarşamba

18

Kapın çalacak gaflet ve dalaletle, 
sen açmaya kalkacaksın, 
kapı açılır menteşeler yardımıyla, dışarda yağmurda ıslanmış bir gökkuşağı 7 ayrı sorunuyla.

küçük bir çocuğun elindeydi  gökkuşağının hayatı, 
elinde hortum bir bahçıvan, 
yeniden umut doğsun diye güneşi suluyordu, 
ağlama gökkuşağı seni sildirmeyeceğiz.





5 Ocak 2016 Salı

Bizler

Her gece içime düşen yalnızlık herkesin monoton yaşantısının göstergesi. Herkes yalnızlığı kafein kokusuyla ve bira göbekleriyle örtmeye kalkışıyor. Kulak paslarını "klorak" dinleyip, atmak isteyen insanlar sürüsüyüz. Üç beş kişiden oluşan, ellerinden sigara düşmeyen, pislik insanlarız. Bizler öyle lanetli yaratıklar, bizler hani aynasını siktiklerimiz varya onlar, bizler ostura ostura şarap içen basilileriz. Koşuyoruz hep birlikte gölgesi olmayan köylerin, dağların yamaçlarında veyahut bir karavan penceresinde uzağa dalan gözlerin bebeklerinde. Nefeslerinizde dumanız, kisiz.

Dişlerinin arası haşhaş dolu bir kız ya da ağzı çürük yumurta kokan bir erkekle öpüşürüz. Apuş aralarında dolaşan gudde kadar hainiz hepimiz. Burnu kırılmış salya sümük dolaşan erbaşın mavzerindeki mermi kadar haşince yaklaşırız insanlara.

Öyle pislik insanlarız ki bir cüzzam mikrobunun kadına bıraktığı ter kadar kokuşmuş, hasta ve onun bıraktığı lepra izleri kadar kalıcıyız. Bizler öyle çocuklarız ki sevdiği kadını sevk-i sefa uğruna yarı yolda bırakacak ve bizler öyle kişiliksiziz ki gözlerine baka baka yalan söyleyebiliriz, kendimiz de inanarak. Sevişilmesi gereken yerlerimiz var bizim, mesela kalbimiz.

Damarlarımın alkolden şişmesini değil, seksten şişmesini yeğlerim. Bu da bir gerçek.

Bizi boşverdim. Bizler böyleyiz işte, parmakla gösterilen yaramaz puşt çocuklarız. Biz değil de ben fenayım. Gitme diyemiyorum hiç kimseye. Gördüğümü duyduğumu kabullenecek kadar umursamaz olabiliyorum ama yine de kendi bildiğimi yapıyorum. Sonra..

Bir yudum içiyorum.

Hayallerime dalıyorum. Gözlerimi açtığımda Dionysos oluyorum. Bir kolumda kadın gerdanı okşayıp dururken bir yanımda ismini bile bilmediğim "hebelebula" yerini kokluyorum kadın. Ordan dönüyorum  kıbrısa çıkartma yapan bir gazi, kasıklarımdan kurşun yemişim, ağzımda odun parçası sıktırıyorum ki kasık acılarım dişlerimden çıksın niyetine. Şehit oluyorum. 

Tarlada tütün oluyorum birden. Her nefeste zevk vereceğim ve her defasında öldüreceğim insanları. Aynı kadınlar gibi.

Ve birden tanrı oluyorum o sürüden. İnsanlara kitaplar indiriyorum ve acı çekmelerini istiyorum. Bana tapmalarını ve her yaptıkları hareketten sorumlu olacaklarını söylüyorum.

Böyle bir şey bu illet. Adamı ya tanrı yapıyor ya da kasık gazisi nam-ı diğer aletsiz. 

Uyanıyoruz. Uyuduğumuz yok oysaki. Kendimizdeyiz ve her şey bizim elimizde. Bir o kadar da egoistiz. İşte biz böyleyiz.